Dünyamız, tarihin en bunalımlı dönemlerinden birini yaşıyor…
Bizler de bunalımın orta yerindeyiz.
E. Gen. Nejat Eslen durumu “Üç Çember” teorisiyle özetliyor…
“İç içe üç çember düşünün. En büyük dış çemberde ABD’nin küresel liderliğini korumak için uğraştığı ama bu sebeple küresel bir kaosa sebep olduğu ve kendisinin de her geçen gün güç kaybettiği bir dönemdeyiz. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan jeopolitik boşluk doldurulamadı. ABD’nin kendi içinde de büyük sorunlar başladı.
– İkinci çember Orta Doğu’daki kaostur. İsrail, ABD’yi Büyük Orta Doğu Projesi ve Arap Baharı ile yönlendirdi ve bölgede kendisi için tehdit oluşturacak Irak, Suriye, Libya, Sudan ve Yemen’i istikrarsızlaştırdı. Mısır da Arap Baharı ile yumuşatıldı. İsrail bu defa, en büyük tehdit olarak gördüğü İran’a doğrudan bir ABD müdahalesi planlıyor; bunun gerekçelerini oluşturmaya çalışıyor.
– Üçüncü çember Türkiye’dir. Yurdumuzdaki siyasi ve ekonomik durumdur. İktidar ile muhalefet partileri arasındaki gerilim Hatay’dan milletvekili seçilen Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi ile doruğa ulaştı. Oysa tam şu sırada Atatürk’ün işaret ettiği iç cephe önem kazanıyordu. Sağlam durmamız iç cepheyi güçlendirmemize bağlıdır.”
Çözüm, yeni sorunlar ve tartışmalar yaratmak yerine dünyanın içinde bulunduğu tehlikelerin farkına varmak ve içeride birlik ve bütünlüğü gerçekleştirmektir.
ÇİFTÇİLER
Fransa’da çiftçiler isyan halinde… Traktörleriyle ana yolları tıkıyor, Paris’i kuşatıyor, hükümeti çiftçi yanlısı tedbirlere zorluyorlar.
Çiftçilerin şikayet listesinin başında akaryakıt zamları geliyor… Eleştirilen konular arasında Avrupa Birliği’nin tarım politikaları, destekleme alımlarındaki kesintiler, Rusya – Ukrayna Savaşı sonucunda ortaya çıkan yüksek enerji, yakıt ve gübre maliyetleri, Ukrayna’dan gelen ucuz tahıl ürünleri ve su tasarruf tedbirleri yer alıyor.
Almanya ve Hollanda’daki çiftçiler de çeşitli gösterilerle rahatsızlıklarını açığa vuruyorlar.
Sıkıntıların ana sebebi Rusya – Ukrayna savaşı gibi görünüyor.
ABD’nin Avrupa ülkelerini Rusya’ya karşı ambargoya sevk etmesi, karşılık olarak Rusya’nın gazı ve petrolü kesmesinin bu sonuçta en önemli rolü oynadığı belirtiliyor.
ABD’nin peşine takılarak kendini ilgilendirmeyen bir savaşa karışmak Avrupa’ya pahalıya mal oluyor…
EFSANEYDİ
Milliyet gazetesinin efsaneleşmiş Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi’yi katlinin 45.yılında saygı ve özlem ile anıyoruz.
Gazetecilikte bir anıttır Abdi Bey…
Rahmetli Mete Akyol dostumuz yıllarca birlikte çalıştığı Abdi Bey hakkında şu ilginç öyküyü anlatmıştı:
“Her hekimin, mesleğinin A harfi olarak öğrendiği ‘Primium non nocere’ kuralını Abdi İpekçi, gazetecilik mesleğinin de temeline yerleştirmiştir. Türkçesi ‘Önce, zarar verme’ olan bu öğretisi sonucu Abdi İpekçi’den ilk öğrendiğim, ‘kimsenin üzerine toz kondurmamak’ olmuştur. Aynı abecenin B harfi olan ‘Medice, cura te ipsum’ yani ‘Hekim, önce kendini iyileştir’ kuralını da Abdi İpekçi, önce gazeteciliğin temeline, sonra gazetecinin beynine yerleştirmiştir.
İkinci olarak da ondan, gazeteciliğin bu kuralını öğrendim:
‘Mesleğinin üzerine leke kondurmayacaksın’.
İYİMSER
Her şeye rağmen iyimserlik ve umudu elden bırakmamak lazım. Şair Nazım Hikmet 13 yıl hapis yattı. Ve bu sürede iyimserliği hiç elden bırakmadı. Tabii iyimserlik duygusu sadece hapistekilere değil, dışarda yaşayanlara da lazım…
O zaman Nazım’ın şu şiirini birlikte okuyalım.
“Kardeşim,
Sonu tatlıya bağlanan kitaplar gönderin bana
Uçak sağ salim inebilsin meydana
Doktor gülerek çıksın ameliyattan
Kör çocuğun açılsın gözleri
Delikanlı kurtarılsın kurşuna dizilirken
Birbirine kavuşsun yavuklular
Düğün dernek yapılsın hem de
Susuzluk da suya kavuşsun
Ekmek de hürriyete
Kardeşim
Sonu tatlıya bağlanan kitaplar yollayın bana
Onların dedikleri çıkacak
Eninde de sonunda da…”